Azıcık rahatsız edicem, buyurun:
*İnsanlarda içerikten koparılmış bir
soyut kitap(iki kapak arasındaki herhangi sayfalar) sevgisi var, bu
kutsama bir kitap fetişizmine dönüşmüş durumda. Bazı kitaplarınızı
çöpe/geri dönüşüme gönderdiğinizi söyleyip kitapla az da olsa haşır
neşir insanlardan alacağınız tepkilere bir bakın.
Oysa kitaplar
çeşit çeşittir. Kimi saygıdeğer kimisi çok pespayedir. Kimisini döne
döne okursunuz, kimisini daha birkaç sayfadan sonra beş para etmediğini
görür fırlatır atarsınız. Kimi zararlı,
kimi faydalıdır. Kimisi hayatınızı değiştirecek kadar etkili kimisi
sabun köpüğü gibi geçicidir. Bu yüzden kitabı(sadece kitap olduğu için)
kutsamaya gerek yoktur.
Kitaba tapınan ebeveynler için bir uyarı:
Her kitaba "Allah'ın kelamı" muamelesi yapmayacak, her okuduğuna
inanmayacak çocuklar yetiştirebilmek için onlara yalnızca kitapları
sevmeyi değil, küçümsemeyi de hatta lazım geliyorsa eski bir elbise gibi
fırlatıp atabilmeyi de öğretmek gerekir.
*Gülaycığım Göktürk'ün doksanlarda yazdığı bir yazıdan bir kesit, şahsım tarafından minik ekler yapılmıştır.
15 Kasım 2014 Cumartesi
Kitap'a tapınmak
Etiketler:
anne-banbalara uyarı,
çocuk ve kitap,
gülay göktürk,
kitaba tapınmak,
kitap,
kitap okuma alışkanlığı,
kitap okumak,
kitap sevgisi,
kitapları çöpe atmak,
kötü kitaplar,
mürteci yazılar
30 Ağustos 2014 Cumartesi
Zarifoğlu'nun Yaşamak'ından bana kalanlar
Ne çok acı var. Ruhum dar bir şeridin içinden sızılarla geçiyor.
Durmadan yenen ve kusulan bir yemek gibi istasyonun büyük kapılarına ve merdivenlerine atılan dışarıya ve içeriye doğru hiçbirini tanımadığım ve birbirlerini tanımayan insanların bakışlarındaki esrarı kendi inançlarım içindeki yerini ve yorumunu bulmaya çalışıyorum. Gurbet hissi, uzaklardayım.
Ruh akmaktadır bu koca medeniyetin içinde. insanda kan yerine
herhangi bir sıvı dolaştırır gibi imkansız bir sıhatsiz bir şeydir diyorum bu küçücük kasabada bile gerçek uzantıları olan yavrularını buralara kadar yaymış avrupa medeniyeti.
Herhalde kızlar, gelinler, analar bunlar. Belli ki aile içinde herbirinin ayrı bir adı, ayrı bir kişiliği ve mevkii olan, fakat dışa karşı hepsi aynı hizmet duygusu içinde erimiş kadınlar. Her an bir perde arkasındalar, her an varlar ve onların tuttukları, heder olmaktan korudukları bir hayatın içinde oturuyoruz. Tekrar kadın ol, ihya et ruhunu.
Halkın inanmadıklarına bina edilmiş sistemlerle kaybettik. Zelzeleler sistemlerin cezası olsun.
Modern haçlılar olan turiste ve onun yıkımına karşı bizi çökertmeyen yine de köylümüzdür. Köylerde kalalım, savunmada kalalım.
Köyde kadın ve erkek birbirini tabiatın himayesi altında bulur. Sevgiye başlarken tabiatın da başlaması için ellerini kuvvetle yıkamaktadırlar.
Apartman katlarından bulup çıkarılan, araçların altından kaldırılan insanlara, sözlerimizle tabiatı vehmettirebilmek durumunda mıyız?
Bir kalbiniz vardır onu tanıyınız. Mümin kulun misafirhanesi.
Bize ağır gelen kendimizdir. Yolda, okulda, işte başkaları ile birlikte taşıdığımız kendimiz.
Bir söylev verdim. Darvin dedim Darvin maymundan mı gelmiştin haydi dön maymuna. Teroinize en temiz duygularımla küfrediyorum bayım.
Anlıyorum ki hiçlik yoktur. Elimizin altındakiler değişip duruyor. Dokunup sevdiklerimizi götürüp beş on kürek toprağın altına bırakıyoruz, geçirdiğimiz zamanlar bir elbise gibi sırtımızda duruyor.
Evimizde her türlü musibete ve hastalığa karşı bir tek doktor ve ilaç vardı: dua ve aspirin. Daima şifa bulduk.
Yavrunun bedeni, kişiliği ve fikirleri büyüdükçe (ve çocuk anneye sığamayacak kadar büyüdükçe) çocuğun annenin içindeki karşılığı küçülmekte ve anne, özlemini büyütmektedir. Psikologlardan rol çalmak gibi olmasın, en zarif açıklaması bu.
Çoktandır yabancı bir cismin kalbime sürtünmekte olduğunu biliyorum. Acıyor.
Üniversitede kaba bir diploma hedefi var. Oysa medreseli, medresenin verdiklerini kendi eşyası haline getiriyor. Zira, en önemli faktör bu, öğrendiği şeylere inanıyor. Onlar inancının dışında kalmıyor. Tahsile peşinen mahkum üniversiteli...
Fikir öfkesine saygı duyarız. Ama, öfke fikre bağlılığını yitirdi mi, ondan daha tiksinti veren bir başka şey yoktur. Küfür öfkeye, öfke küfre dönüşüyormuş.
Durmadan yenen ve kusulan bir yemek gibi istasyonun büyük kapılarına ve merdivenlerine atılan dışarıya ve içeriye doğru hiçbirini tanımadığım ve birbirlerini tanımayan insanların bakışlarındaki esrarı kendi inançlarım içindeki yerini ve yorumunu bulmaya çalışıyorum. Gurbet hissi, uzaklardayım.
Ruh akmaktadır bu koca medeniyetin içinde. insanda kan yerine
herhangi bir sıvı dolaştırır gibi imkansız bir sıhatsiz bir şeydir diyorum bu küçücük kasabada bile gerçek uzantıları olan yavrularını buralara kadar yaymış avrupa medeniyeti.
Herhalde kızlar, gelinler, analar bunlar. Belli ki aile içinde herbirinin ayrı bir adı, ayrı bir kişiliği ve mevkii olan, fakat dışa karşı hepsi aynı hizmet duygusu içinde erimiş kadınlar. Her an bir perde arkasındalar, her an varlar ve onların tuttukları, heder olmaktan korudukları bir hayatın içinde oturuyoruz. Tekrar kadın ol, ihya et ruhunu.
Halkın inanmadıklarına bina edilmiş sistemlerle kaybettik. Zelzeleler sistemlerin cezası olsun.
Modern haçlılar olan turiste ve onun yıkımına karşı bizi çökertmeyen yine de köylümüzdür. Köylerde kalalım, savunmada kalalım.
Köyde kadın ve erkek birbirini tabiatın himayesi altında bulur. Sevgiye başlarken tabiatın da başlaması için ellerini kuvvetle yıkamaktadırlar.
Apartman katlarından bulup çıkarılan, araçların altından kaldırılan insanlara, sözlerimizle tabiatı vehmettirebilmek durumunda mıyız?
Bir kalbiniz vardır onu tanıyınız. Mümin kulun misafirhanesi.
Bize ağır gelen kendimizdir. Yolda, okulda, işte başkaları ile birlikte taşıdığımız kendimiz.
Bir söylev verdim. Darvin dedim Darvin maymundan mı gelmiştin haydi dön maymuna. Teroinize en temiz duygularımla küfrediyorum bayım.
Anlıyorum ki hiçlik yoktur. Elimizin altındakiler değişip duruyor. Dokunup sevdiklerimizi götürüp beş on kürek toprağın altına bırakıyoruz, geçirdiğimiz zamanlar bir elbise gibi sırtımızda duruyor.
Evimizde her türlü musibete ve hastalığa karşı bir tek doktor ve ilaç vardı: dua ve aspirin. Daima şifa bulduk.
Yavrunun bedeni, kişiliği ve fikirleri büyüdükçe (ve çocuk anneye sığamayacak kadar büyüdükçe) çocuğun annenin içindeki karşılığı küçülmekte ve anne, özlemini büyütmektedir. Psikologlardan rol çalmak gibi olmasın, en zarif açıklaması bu.
Çoktandır yabancı bir cismin kalbime sürtünmekte olduğunu biliyorum. Acıyor.
Üniversitede kaba bir diploma hedefi var. Oysa medreseli, medresenin verdiklerini kendi eşyası haline getiriyor. Zira, en önemli faktör bu, öğrendiği şeylere inanıyor. Onlar inancının dışında kalmıyor. Tahsile peşinen mahkum üniversiteli...
Fikir öfkesine saygı duyarız. Ama, öfke fikre bağlılığını yitirdi mi, ondan daha tiksinti veren bir başka şey yoktur. Küfür öfkeye, öfke küfre dönüşüyormuş.
2 Ağustos 2014 Cumartesi
Afrikalı Kadınlar Tarafından Yazılmış Okunası Kitaplar
Aşağıdaki yazı Meiji Fatunla ve Zahrah Nesbitt-Ahmed'in ortak gerçekleştirdiği çalışmanın bir bölümünden çevrilmştir. Çalışmada halen yaşıyor olan Afrikalı kadın yazarlar tarafından yazılmış 50 kitap derlenmiştir. Araştırmacılar bu kitapların herkes tarafından okunması gerektiğini düşünüyorlar.
Tanıtılan kitaplardan seçtiğim 8 kitap ve yazarları hakkındaki bilgileri aşağıda bulabilirsiniz. Kitapların kendileriyle de bizzat tanışmak dileğiyle, iyi okumalar...
1.The Translator\Tercuman
Yazar Hakkında: Leila Aboulela Sudan'ın Khartoum şehrinde büyüdü. Orada Khartoum American School ve Sister School 'da eğitimine devam etti. 1985'te Khartoum Üniversitesi'nde Ekonomi bölümünden mezun oldu. Daha sonra London School of Economics'den master derecesi aldı. 2000 yılında Afrikalı yazarlara verilmeye başlanan Caine Prize ödülününün ilkini "The Museum" adlı hikayesiyle aldı. Ailesinin geçimin sağladığı ve birçok eser vermek için fırsat bulduğu İskoçya'nın Aberdeen şehrinde uzun yıllar yaşadı. Şimdilerde Abu Dhabi'de yaşayan yazar, aynı şehirde çeşitli konferanslar ve dersler vermektedi.
Kitap Hakkında: Leila Aboulela'nin ilk romanı olan bu kitap "aşk" ve "inanç" kavramlarıyla ilgili incelikli bir betimleme şeklindedir. Kitapta İskoçya'da Aberdeen
Üniversitesi'nde Arapça tercumanı olarak çalışan Sammar isminde Sudanlı dul bir kadının hayatı anlatılmaktadır. Sammar çok sevdiği kocasını bir trafik kazasında kaybetmiştir, bundan ötürü kederli bir hayatı vardır. Kocasının ölümü üzerinden dört yıl geçmiştir. Huzur bulduğu tek şey sadece Alah'ın ebedi olduğunu hatırlatan beş vakit namazdır. Ancak İskoçyalı agnostik akademisyen Rae ile çalışmaya başladığında Sammar için olaylar farklı gelişir. Sammar'da hikayesini mutlu bir sonla bitirme arzusu baş gösterir ve içindeki inanca rağmen Rae'yi sevmek ve onun tarafından sevilmek için kendine izin verir.
2. The Aya Series\Aya Serisi
Yazar Hakkında: Marguerite Abouet, Fildişi Sahili'nin Abidjan şehrinde doğdu. 12 yaşında abisiyle beraber eğitim alması için büyük amcasının yanına Farnsa'ya gönderildi. Yazar şimdilerde Paris'in bir banliyösü olan Romainville'de yaşıyor. Burada hukuk asistanı olarak çalışıyor ve romanlarını yazmaya devam ediyor. Aya, Abouet'in ilk çizgi romanı. Eser yazarın 1970'lerde Ivory Coast şehrindeki çocukluk anılarından besleniyor. 70'ler ülkenin zengin ve umut vaadeden bir dönemi. Afrika'ya dair gösterişsiz, naif bir mizahi öykü ile Afrika'nın nadiren gördüğümüz yumuşak, umutlu, esnek yüzünü anlatıyor.

odaklanmış birkaç çalışmadan biri. Eser tamamen yazarın otobiyografisi olmasa da Fildişi Sahili'ndeki yaşamıyla bağlantılıdır. "Aya of Yop City" her biri aynı karakter üzerinden kurgulanan Aya Serisi'nin üç kitabından ikincisidir. Serinin üç kitabında da yazarın eşi Clément Oubrerie tarafından çizilen illüstrasyonlar mevcut. Hikayenin "Aya de Youpougon" adıyla çekilen animasyon filmine de olumlu eleştiriler gelmiştir.
3. Our Wife and Other Stories\ Karımız ve Diğer Hikayeler

Kitap Hakkında: "Bizim Karımız" yazarın kısa hikayelerinin ilk bütün yayınlanmış halidir. Afrika bölgesi içinde en iyi ilk kitap ödülünü almıştır.
4.Everything Good Will Come\ Her Şey İyi Olacak
Yazar Hakkında: Sefi Atta, Nijerya doğumlu. İlk kısa hikayeleri Los Angeles Review ve Mississipi Review dergilerinde yayınlandı ve çeşitli ödüller aldı. Yazdığı radyo oyunları BBC tarafından yayınlandı. PEN International'ın "2004/2005 David TK Wong" ödülünü ve "Wole Soyinka Prize for Literature in Africa"nın açılış ödülünü aldı.

5.Tropical Fish: Stories out of Entebbe\ Tropikal Balık: Entebbe Dışında Hikayeler
Kitap Hakkında: Kitap üç Afrikalı kız kardeşin hayatını ele alan birbiriyle
bağlantılı kısa öykülerden oluşmaktadır. Kitap kişisel bir bakış açısı olarak genç kadınların hayatlarında beklenmeyen belirsizlikleri açığa çıkarmaktadır.
6.We Need New Names\ Yeni İisimlere İhtiyacımız Var
Yazar Hakkında: Noviolet Bulawayo, Tsholotsho'da doğdu. Cornell Universty'de Güzel Sanatlar master derecesi aldı. Ayrıca Kalifornia'daki Standford Üniversitesi'nde burslu olarak devam etmektedir. Çeşitli eserleriyle ödüller alan yazar son kitabı "We Need New Names" ile "Man Booker Prize" ödülü için ilk elemedeki uzun listede yer aldı.

7.Jully's People\ Jully'nin İnsanları
Yazar Hakkında: Nadine Gordimer, Güney Afrikalı yazar, politik aktivist ve 1991 Nobel Edebiyat ödülünün sahibi. Alfred Nobel'in yorumuyla: Nadine Gordimer, muhteşem epik yazılarıyla insanlığa büyük bir fayda sağlayan kadın olarak kabul edilir. Yazar eserlerinde ahlaki ve ırksal meselelerle uğraşmaktadır; daha çok da Güney Afrika'daki ırkçılıkla. Yaşadığı ülkenin rejimi onun "Jully's People" gibi eserlerini yasakladı. Yazar ırkçılık karşıtı eylemlerde aktif rol aldı, Ulusal Afrika Kongresi yasaklandığı zamanlarda organizasyona katıldı. HIV\AIDS'le mücadelede de aktif rol aldı.

alanlarına dönüşmüş durumdadır. Hikayede Liberal görüşlü beyaz bir aile olan Smales ailesinin üyeleri hizmetçileri July tarafından terörden kurtarılmıştır. July onları köyündeki sığınaklı yere götürür. Kitabın sayfalarında Smales ailesine ve July'e ne olduğunu okuyunca teröre, konuşmadan anlaşmaya ve beyazlarla siyahlar arasındaki anlaşmazlığa unutamayacağınız bir bakışla bakmış olacaksınız.
8.Secret Son\Gizemli Oğul

Kitap Hakkında: Yazarın etkileyici bu ilk romanı kimlik mücadelesini, aile
ihtiyacını ve umutsuzluğu araştırıyor. Tüm bunlar sınıfsal, politik ve dinsel olarak ayrılmış bir ülkedeki sıradan hayatları aşıyor.
5 Şubat 2014 Çarşamba
Müslümanın bir süper kahramanı olur mu?
(Bu yazı 10 Şubat 2014 tarihinde www.dunyabizim.com sitesinde yayınlanmıştır.)
Daha bir yaşını bile doldurmamış bu genç çizgi roman kahramanının çizeri Mısırlı Müslüman genç bir kız. Deena Mohamed isimli çizer, 19 yaşında ve hala üniversitede Grafik Tasarım bölümüne devam ediyor. Kendisi hakkında başka bir biyografik bilgiye sahip değilim. Sahip olmak için girişimlerde bulunmadım mı? Bulundum. İki defa mail attım mesela ancak ufaklık(azıcık kızmış olabilirim) mailime cevap vermedi. Elimizde bir tek 2013 Aralık ayında BBC'ye verdiği röportaj var. O röportajda Qahera’nın ortaya çıkış öyküsünü anlatırken bunun arkadaşları ile kadınlara yönelik şiddeti konuşurken süper güçleri olsaydı bunu bitirebileceğini belirttiği bir şaka ile başladığını ifade etmiş. Bu bilgi küçük hanımın(evet evet kızgınım) toplumsal sorunlara duyarlı bir sosyal çevre içerisinde yer aldığına dair kanıt oluşturdu. Röportajda çizere ait hiç fotoğraf yok. Yalnızca yine çizerin çalışması olan aşağıdaki görsele yer verilmiş.
Qahera; bir Arap, bir kadın ve bir süper kahraman. Mısır’da Haziran ayında başlayan
darbe karşıtı gösteriler izlemek için Tahrir Meydanı’nda bulunan Hollandalı
kadın gazetecinin bir grup tarafından bıçakla tehdit edilerek kaçırılması ve
tecavüze uğramasından sonra ortaya çıkmış. Ortaya çıkmış dediysek uçarak alana inip kadın gazeteciye bunu yapanları cezalandırmış anlamında değil maalesef. Onun uçarak gelip konduğu yer Deena Mohamed'in bilgisayarında açık duran beyaz çalışma sayfası. Qahera bir çizgiroman kahramanı. Mohammed onu bu
saldırılara bir tepki olarak çizmeye başlamış ve çizimlerini ilk olarak
internette yayımlamış. Qahera'yı tanıyacağız evet ama önce çizerini tanıyalım ne de olsa Qahera'nın konuşma baloncuklarını dolduran o.
Daha bir yaşını bile doldurmamış bu genç çizgi roman kahramanının çizeri Mısırlı Müslüman genç bir kız. Deena Mohamed isimli çizer, 19 yaşında ve hala üniversitede Grafik Tasarım bölümüne devam ediyor. Kendisi hakkında başka bir biyografik bilgiye sahip değilim. Sahip olmak için girişimlerde bulunmadım mı? Bulundum. İki defa mail attım mesela ancak ufaklık(azıcık kızmış olabilirim) mailime cevap vermedi. Elimizde bir tek 2013 Aralık ayında BBC'ye verdiği röportaj var. O röportajda Qahera’nın ortaya çıkış öyküsünü anlatırken bunun arkadaşları ile kadınlara yönelik şiddeti konuşurken süper güçleri olsaydı bunu bitirebileceğini belirttiği bir şaka ile başladığını ifade etmiş. Bu bilgi küçük hanımın(evet evet kızgınım) toplumsal sorunlara duyarlı bir sosyal çevre içerisinde yer aldığına dair kanıt oluşturdu. Röportajda çizere ait hiç fotoğraf yok. Yalnızca yine çizerin çalışması olan aşağıdaki görsele yer verilmiş.
İlk dikkati çeken nokta çizerin başörtü örtmemiş olması. Daha çok spor giyimli batılı bir genç
görünümünde. Odası da Avrupalı bir öğrenci odası gibi. Tabii "Mısırlı bir öğrencinin odası nasıl olur ki? diye bir soru sorabilirsiniz. Doğru dürüst bir cevap veremem, eveler gevelerim kanımca.
Tekrar Qahera'ya dönelim... Yakınlarda bir araştırma yapıldı. Thomson Reuters Vakfı’nın "Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi'nin temel kriterleri" ölçüt kabul ederek yaptığı bu araştırmaya göre Mısırlı kadınların yüzde 99,3'ü cinsel taciz ve şiddete maruz kalıyor. Mısır'daki sosyopolitik ortam da malumunuz, işte bu Qahera’nın ortaya çıkması için bir zemin oluşturmuş. Nitekim Qahera’nın çizeri Deena da karakteri ortaya çıkarmasını bu ortama bağlamış. Ve ifadelerinde, bu çizgi romanın, saldırılara karşı kadınların sessiz olması gerekliliğine bir meydan okuma eğilimi olduğunu belirtmiş.
Tekrar Qahera'ya dönelim... Yakınlarda bir araştırma yapıldı. Thomson Reuters Vakfı’nın "Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi'nin temel kriterleri" ölçüt kabul ederek yaptığı bu araştırmaya göre Mısırlı kadınların yüzde 99,3'ü cinsel taciz ve şiddete maruz kalıyor. Mısır'daki sosyopolitik ortam da malumunuz, işte bu Qahera’nın ortaya çıkması için bir zemin oluşturmuş. Nitekim Qahera’nın çizeri Deena da karakteri ortaya çıkarmasını bu ortama bağlamış. Ve ifadelerinde, bu çizgi romanın, saldırılara karşı kadınların sessiz olması gerekliliğine bir meydan okuma eğilimi olduğunu belirtmiş.
Aslında Qahera'ya dair İletişim Fakültesindeki bir ders için göstergebilimsel analizler yapmıştım ancak burada onları vermesem daha iyi olacak. Jung’un "arketipleri" ve Lacan'ın "ayna benliği" şu kenarda dursun, biz Qahera nelere tepki göstermiş ona bakalım. Kendisinin fiziksel, sözel, cinsel, duygusal başka her ne türü varsa tüm o şiddet türlerinin faillerine karşı mücadele ettiğini söyleyebiliriz. Tabii bir de Müslüman Arap kadınları kendilerinin korunmasına ve savunmasına muhtaç gören oryantalist Batılı kadınlara, bu grubu temsilen de FEMEN'e. Bunu en iyi anlatacak olan hikayeleridir.
Şimdi "Müslümanın süper kahramanı olmaz!" diyeceksiniz. Haklısınız ben de Qahera'ya ilk rastladığımda aynı şeyi düşündüm ancak Qahera'nın ortaya çıkış yeri ve zamanını(özellikle darbeden sonraki haftalar) göz önünde bulundurunca bir çizgi roman kahramanı olarak bu rolle ortaya çıkması konusunda biraz daha yumuşadığımı belirtmem gerekir. Mısır’daki siyasi ve sosyal karışıklıklar onun aynı problemi çözmeyi amaçlayan bir polis, asker ya da aktivist olarak ortaya çıkmasını engellemiş. Çünkü bu ortamda askerler de suç işlemekte, polisler adalet tesis etmekte yetersiz kalmakta ve aktivistlerin seslerini duyurma çabası karşılık bulamamakta hatta bu aktivistler cezalandırılmaktaydılar. İşte bu koşullar içinde Qahera’nın bir süper kahraman olmaktan başka şansı kalmamışır. Ve zaten Deena Mohamed'in de gönlü bu süper kahramanlık işine tam razı gelmiş diyemeyiz. Temkinli davrandığını da bir hikayesinde, Qahera'yı süper kahramanlık üzerine düşündürmesinden anlıyoruz. Aşağıdaki hikâyede Qahera öldürülme ya da tutuklanma tehlikesine rağmen Mısır’daki darbeye karşı protestolarına devam eden Arap kadınlarına dair söylediklerine bir bakın:
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)