Araçların kör noklatari vardır, bilirsiniz. Seyir halindeyken hiç bir şekilde şöför tarafından görülmeyen tehlikeli kısımlar. Özellikle büyük araçların kör noktaları tehlikelidir. Her ne kadar araç aynaları buna göre ayarlansa da yine bazi noktalarda şoför sizi göremez. Trafikte bu noktalarda büyük araçlarla aynı hızda yolculuk etmemek gerekir.
İnsanların da vardır kör noktaları, pek bi tehlikelidir. Oldu da o kör noktalardan birine denk geldiniz, size edeceği bir iki (ona göre)sıradan lakırdı ruhunuzu alt üst edebilir.
-Beni neden bukadar kırdı?
-Niye aşağıladı?
-Niye acımasız davrandi?
-Bu meselede denen bukadar canımı acıttı?
-Beni\ ruhumu neden görmedi? Siz dağılmış bir şekilde sorularınızı soradurun kendinize, o herhangi bir andan geçmiş olmanın kaygısızlığı içindedir. Dağınıklığınızla beraber cesaretinizi de toplayıp bu soruları dönüp ona sorduğunuzda verebileceği cevapları tahmin etmek hiç zor değil:
-Aa hiç farkında değilim!
Ya da:
-Abartma canım, öylesine söylemiştim.
Kizmayın, kızmayalım. Çoğu zaman cevaplarında samimiler. Sadece tedbir olarak onların kör noktalarına yaklaşmayalım.
Yeterince tanımıyorum, kör noktasını kestiremiyorsam? O zaman aynasına* bakalım, aynadan şöförü görebiliyorsak o da bizi görebiliyor demektir. Onu göremiyorsak, tam o baktığımız nokta kör noktasıdır. Kaçalım.
Kaçamadım da yakalandımsa? Peki, o zaman da yediğimiz darbenin acısı geçene kadar onunla seyir halinde olmayalım. İyileşelim.
*Ayna: Gözler. Gözler kalbin aynasıdır. Şaka şaka, göz değil. :) Dertlerine bakalım, kaygılarına, hüzünlerine, hayattaki meselesine... Görebiliyorsanız o da sizi görebilir. Rahatlıkla paylaşırsınız, oralar kör nokta değildir. Oradan çarpamaz size.
(-Bu akşam yine çok metaforiksiniz. -Kızım bir türlü uyumuyordu, sabrımın sınırını aşmamak için ertelediğim bir konu hakkında düşüneyim biraz dedim. Metafor yağmuru altında kaldım.)
27 Aralık 2015 Pazar
1 Aralık 2015 Salı
Ne yani bu çocuk hiç gülmeyecek mi?
Dokuz yaşında. Hiç gülmüyor. Biraradayken yaptığım ufak şakalar da işe yaramadı.
Dinlerken donuk. Konuşurken ise her an ağlayacak gibi ama gözleri kupkuru. "Annem dizime tencere kapağıyla vuruyor." derken hissiz.
İntihar ederek hayatlarından çıkmış babaya, dayakçı anneye, ruhundaki fırtınaya rağmen bu resmi çizdi. Trajik bir hayata dair ipuçları barındıran aile resmi beklerken bunu çizdi.
Havuza giden prens ve prenses. Kapıda nöbetçileri olan bir şato. Şatonun iki farklı penceresinden gülümseyen prensesin ebeveynleri ve prensin ebeveynleri.
Çocuksu cıvıltısını yitirmiş yine de sessizce ve genişçe hayal kurabilen bir yavrucak.
Ece Abi'nin diliyle: Ne yani bu çocuk hiç gülmeyecek mi?
Dinlerken donuk. Konuşurken ise her an ağlayacak gibi ama gözleri kupkuru. "Annem dizime tencere kapağıyla vuruyor." derken hissiz.
İntihar ederek hayatlarından çıkmış babaya, dayakçı anneye, ruhundaki fırtınaya rağmen bu resmi çizdi. Trajik bir hayata dair ipuçları barındıran aile resmi beklerken bunu çizdi.
Havuza giden prens ve prenses. Kapıda nöbetçileri olan bir şato. Şatonun iki farklı penceresinden gülümseyen prensesin ebeveynleri ve prensin ebeveynleri.
Çocuksu cıvıltısını yitirmiş yine de sessizce ve genişçe hayal kurabilen bir yavrucak.
Ece Abi'nin diliyle: Ne yani bu çocuk hiç gülmeyecek mi?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)