3 Ekim 2012 Çarşamba
90’larda İslamcı Kürt Çocuğu Olmak
Türkiye’de 90’lı yıllarda çocuk olmak, başka herhangi bir on yılda çocuk olmaktan oldukça farklı. O yıllarda çocuk olanların anılarının arasında, dönüp geriye bakıldığında daima süratle sivrilen küçük travmalar saklıdır. Öyle ki, silinip giden oyun anılarına oranla çocuğu pek de ilgilendirmiyormuş gibi görünen bazı olaylar daha detaylı, kalıcıdır. 90’lı yıllar epey bunalımlı yıllardır.
İşte bu bunalımlı yıllara geçtiğimiz hafta Gerçek Hayat Dergisi’nde önemli bir yer ayrılmış. Arkadaşlar 90’lı yıllarda İslamcı olmanın inceliklerini kaleme almışlar. Kendi çocukluk dönemlerinden anılar derleyerek, “bizim mahallenin” doksanlı yıllarını anlatmışlar. 90’larda çocukluğunu tamamlayan biri olarak yazıda kendime yakın bir şeyler bulduğum gibi biraz eksik ve bir parçası göz ardı edilmiş gibi de geldi.
90’lı yıllarda İslamcı bilmem kaç milyon Kürt çocuğundan biri olarak belki de bu mahallenin çok uzağından olmasa da biraz dışından ve biraz hüzünle okudum yazıyı. “İslamcı çocuğu olmak” hiçbir alt kimliğe vurgu yapmayan güzel bir başlık. Arkadaşlar “Etnik kimlik gözetmeden yazdık.” diyebilirler. Evet,bu yaklaşım belki şimdilerde, içinde bulunduğumuz şu yıllar için geçerli olabilir ancak; 90′lı yıllar için geçerli olamayacağını düşünüyorum. Çünkü o dönemde göz ardı edilemeyecek şekilde ülkenin doğusundan göçüp gelmiş ve uzun bir süre yabancı kalmış büyük bir grup vardı. Onlar yazıda işlenmiş yaşanmışlıkların bir de ekstralarını yaşıyorlardı. Bu grup bahsettiğiniz yılların ana konularından bir diğeriydi. O grup yani Kürtler, yokmuş gibi davranılıp varlığıyla mücadele edilen bir gruptu.
Yazıyı hazırlayan arkadaşlara “Neden o açıyla baktınız da bu açıyla da bakmadınız?” demek biraz garip oluyor farkındayım ama; sol omzunun üzerinden “Asimile olmuşsun” sağ omzu üzerinden “Bölücü müsün?” fısıltılarına maruz kalmış ve sağına soluna yabancılaşmış doksanlı yılların çocuklarının içlenmesi bu, mazur görüle. Yakın bir zamanda yine böyle içlenmmiştik. Hani Halepçe Katliamı’nın yıl dönümü Cuma gününe denk gelmişti ya, Cuma hutbesine kulak kabarttım caminin yanından geçerken. Herhalde Halepçe katliamıydı imamın hüzünle anlattığı diye düşündüm. Yanılmışım… Yıldönümüne iki gün kalan Çanakkale Savaşı’ydı hutbe konusu…
90’lı yıllarda İslamcı çocuğu kardeşlerimin affına sığınarak nazire olsun diye kısa bir “90’lı yıllar” yazısı da ben yazmak istiyorum.
90’larda İslamcı Kürt Çocuğu Olmak
Doksanlı yıllar ve göç çeşitleri
Göç olgusuna herkes aşina. Ne de olsa herkes bir yerlerden göçmüştür İstanbul’a. Ekonomik sebeplerden ötürü rızasıyla göç edenlere karşın bir de zorla göç ettirilmişler var. 90’lı yılların bir kısım Kürt çocuğunun hatıraları arasında bir de zorunlu göç yer kapar. Toprağından zoraki ayrılık. 90’lar başlarken köy koruculuğunu kabul etmeyen Kürt köyleri boşaltılmaya başlanmış 1993 döneminde “Alan Hakimiyeti” planıyla bu boşaltma hız kazanmıştı. O yılların Kürt çocuğu göç yolculuğunda hep kendi toprağından koparılışının anlamını aradı. Hemen dağın ardında sandığı büyük şehre yolculuk bir oyun gibi gelse de, kamyon kasasında bir gün bir gece evcilik oynasa da besmele çekip diktikleri fidanı kimin sulayacağı konusunda uzun süre endişe yaşadı. Zorunlu göçü bizzat yaşamadım, bizimkisi rızaylaydı. Bu yüzden bizim göçün acısı zorunlu göçe nazaran bir doz düşüktü.
Danimarkalı Gelin kadar Türkçe bilmeyenler
90’lı yıllara yeni başlamışken doğudan göç etmiş Kürt bir ailenin çocuğu bir taraftan göç etmiş olmanın sıkıntısını yaşıyorken bir de Kürtçe konuşmaması gerektiğiyle ilgili telkinler aldı. Bir yabancının yanında ağzından kaçırdığı her Kürtçe sözcükten ötürü polis tarafından götürüleceği korkusu yaşadı. Yine de televizyondan(televizyon çok yaygın değildi, bir köyde en fazla iki tane) ya da köy öğretmeninden öğrendiği dilin yaşam alanına girmek onu heyecanlandırırdı ve hızlı daha iyi öğrenirdi. Ama o Kürt çocuklarından hiçbirinin annesi çocuklarıyla aynı hızda Türkçe öğrenemedi. Ve İslamcı kardeşleriyle aynı anda tv başında olmasına rağmen Danimarkalı Gelin’i bütünüyle anlayamadı. Yine de onlar da mutlu sona sevindiler.
Mücahit Erbakan!
Şehit haberleri, baskınlar, mayın patlamaları, yol kesen teröristler, Kürtler… O yılların vahametini anlatmak için yeterli örnekler mi? Değilse, devam edelim.
90’lı yıllar boyunca devam eden çalkantılı siyasi hayatın televizyon ekranından Kürt çocuğun hafızasına yerleşmiş halini de betimlemek gerekir. Televizyon ekranı diyorum zira mitinglere katılma, konvoylar oluşturma yan belirlemekti ve yansız olmak Kürtleri farklı cephelerden gelecek belalardan hep korumuştu. Alnında yeşil bandajıyla iki elinin baş parmaklarını havaya kaldırmış çocuğun “Mücahit Erbakan!” sloganlarıyla birlikte verilen görüntüsünden ibaret olduğunu sanıyordu siyasi hayatın. Çok da uzun olmayan bir süre sonra onun yerini başörtüsü eylemlerinde güvenlik güçleri tarafından tartaklanan genç kızların görüntülerinin aldığını görmesi Kürt çocuğunu da sarsmıştı. Ama o yeşil bandajlı çocuğu hep sevimli bulmuş Mücahit Erbakan sloganını da hep sevmişti. Evinden çıkan oyların Hoca’ya gittiğinden de haberdardı.
Bir yaz tatili etkinliği
Yazın zorla boşaltılmış köye geri dönüp tatil günlüğü tutamayacağı için 90’lı yıllar boyunca tatilini İstanbul betonunda koşturarak geçiren Kürt çocukları vardı. Oyuna ara verip arkadaşlarla hep birlikte gidilen Kur’an kursu da yaz tatilinin vazgeçilmeziydi. Annenin oyalı yazmalarından biri özenle bağlanıp gidilen mahallenin kur’an kursunun polis baskınına uğramış olduğunu duymak oldukça üzücüydü. Elinde cüzü, mühürlenmiş kapıdan içeri bakmaya çalıştıktan sonra, artık olaylara biraz daha anlam yükleyerek –tabi hala çocukça anlamlar- geri dönüşler vardı.
Kısaca eklemek gerekirse: “Bunlar geldiler, şehri mahvettiler.” diyen pek süslü pek şehirli teyzeler, hem Kürt hem yobaz ailelerin bol “pekiyi”li çalışkan çocukları, 45 kişilik ilkokul sınıfları, o sınıfların namaz kıldığını hayati bir sır gibi saklayan öğretmenleri, sahte şeyhler, ekranda ağlayan aldatılmış\aldatan müritler, siyasi krizler, ekonomik krizler hortumlanan bankalar, işsiz kalan babalar, boş yazar kasasını betona vuran protestocu esnaf amcalar…
Hepsinin toplamı, İslamcı Kürt çocuğun epey travmatik 90’lı yılları…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder